1 Ağustos 2011 Pazartesi

Oruç tuttuğuna emin misin?

Ramazan geldi. Bu sabah birçok kişi sahura kalkıp Allah rızası için orucunu tutmaya niyetlenerek islamın beş şartından birini yerine getirmeye çalışacak...
Yıl boyu, Tekel açabilecek kadar alkol tüketen adamın ramazan gelince dinciliği tutar. Yahu bu alkol ramazanda çok günah da ramazan dışında az mı günah? Ben mi yanlış biliyorum her zaman haram diye? Ramazan ayında alkol almayan ve oruç tutan dini bütün insanlarımız akşam çökünce çatır çutur zina yaparlar ama...
Sahura kalk ya da kalkma, sahurdan iftara kadar bir şey yemeyecek ve içmeyeceksin. Güneşin batışıyla birlikte top atılacak, akşam ezanı okunacak ve iftar saati gelmiş olacak. Sofrana oturup bütün gün aç bıraktığın bünyeni doyurmaya çalışacaksın. Peki sen, gerçekten oruç tuttuğundan emin misin? Neden mi bu muhalefet? Şöyle açıklayayım; nedir oruç tutmanın amacı? Hedefsiz ve amaçsız bir şey olmadığını inançlı olan da olmayan da bilir. Hedef mideyi bütün gün aç bırakmak değil ama di mi? Amaç nefis terbiye etmek. Amaç açın halinden anlamak. 
Peki sabah ballı, pekmezli, tereyağlı, nutellalı, salamlı, sucuklu, envai çeşit peynirli bir sofradan kalkıp akşam kebapçıya gitmek hangisi oluyor? Nefis terbiyesi mi? Açın halinden anlamak mı?
Ben hiç az çeşit sunan ve bununla övünen bir "ramazan menüsü" görmedim. Bütün restorantlar, lokantalar ramazan menülerinin zenginleiklerini sokarlar milletin gözüne ve bu da prim yapar. En zengin sofralar daima ramazan aylarında kurulur. Yıl boyu teş çeşit yemekle ailelerini doyurmaya çalışan kadınlar ramazan ayı geldiğinde bol çeşitli bir sofrayla ailesini ve kendisini ödüllendirir. Belki de amaç btün gün aç kalan midelerini ödüllendirmektir. Midelerini gerçekten ödüllendiriyorlar mı yoksa aksine yoruyorlar mı bunu düşünmezler bile. İftardan sonra bir başlarlar yemeye, sahura kadar durmaz gırtlakları. Ye babam ye! Tatlılar, meyveler, çerezler, patlamış mısırlar yatana kadar ardı arkası kesilmeyen ödülleri olur gün boyu aç kalmış olan midelerin. Pardon ama, sabah tıka basa doyup, akşam da envai çeşit gıdalarla doldurulan sofraya oturan insan karşıma geçip de "Ben oruç tutuyorum" demesin. "Ben gün boyu aç kalıyorum, sonra da ne bulursam yiyorum." desin. Akşam olduğunda yemek konusunda sıkıntı çekmeden doyacağını bile bile herkes yarım gün aç kalır.Ne var ki bunda? Biri sabah iki zeytinle ve bir dilim ekmekle sahur yapıp, akşama da bir kase çorbayla iftar yapsın bir ay boyunca, sonra çıksın karşıma "Ben oruç tuttum" desin. 
Bir de sahura kadar dikilip iftara kadar yatarak oruç tutan yarasalar var. Gün boyu zıbarıp sonra oruç tuttuklarını iddia ederler. Daha da kötüsü, kendileri de inanırlar buna. Kendini kandırdı, hadi beni de kandırdı diyelim.. Peki ya bu emri kendisine farz olarak sunan Tanrı'sını nasıl kandıracak? "Nereni terbiye ettin? Açlığı hangi arada derede anladın? Hadi anlat bakalım." diye sorguya çekildiğinde ne cevap verecek buna? Hadi bunlar yine zararsız olanlar. Öğrencilerin veya çalışmayanların yöntemidir ramazan ayını uyuyarak geçirmek.
Bir de çalışan kesimin bir oruç tutması vardır ki hastasıyımdır bu yöntemin. Türkiye'de yapanını görmedim ama yurt dışında azımsanmayacak kadar var bu modelden. Malum, gurbetçiler birbirlerine kenetlenip koloni halinde yaşamayı alışkanlık edinmişler. Tek başlarına kalırlarsa asimile olmaktan ödleri kopar. Yurt dışına giden ilk kitleyi genelde köyden çıkmış vasıfsız işçiler oluşturuyordu. Onların çocukları okuyup adam oldular şimdi. Ramazan ayında kendilerine gelen hastalarını elleri boş göndermezler. Etik olarak akıllarına uyar mı uymaz mı bilemem ama, eğer rapor yazmazsa o "hasta" doktorunu değiştirir. Türk bir doktor için Türk bir hasta kitlesini kaybetmek çok şey kaybetmek demektir Almanya'da. Hal böyle olunca basıyorlar raporu, basıyorlar raporu. Sen bir ay boyunca çalışma, işleri aksat, işverenini zarara uğrat, çatır çatır maaşını al, evde yan gel yat, adı da oruç tutmak olsun. Yok öyle bir şey! Bunların bir de, çalıştıkları için oruç tutamayan inasanlara uyguladıkları bir mahalle baskısı vardır ki akıllara zarar!
  Ayşegül   : Senin yeğen niye oruç tutmuyor Fatmagül?
 Fatmagül : Onun bünyesi dayanmıyor. Geçen sene bayıldı iş yerindeyken.
  Ayşegül   : Olsun ama oruç bık bık bık.....
  Fatmagül : Yok ben izin vermiyorum tutmasına. İşinden mi olsun kız? Zaten zor iş bulunuyor bu devirde..
Annemin iş yerinde çalışan iki kadın arasında geçti bu muhabbet. Benim yanımda oldu. Anneme anlattım. "Ayşegül'e oruç tutmak kolay tabi, o ramazan geldi mi iş yerinde göremezsin. Raporludur o ramazanlarda, çalışmaz." dedi annem bana. 
Bunlar beş vakit namaz kılari işlerini aksatır, çalıştığı ekmek kapısını zarara uğratır sonra da gelip bana dinden imandan, islamın şartlarından bahseder. 
Külaha mı benziyorum ne?!